Bu yazıda sizlere, İngilizce’de bilinen adı “Post Apocalypse” olan, Kıyamet Sonrası kurgusu hakkında bilgi vereceğim. Vereceğim bilgiler sadece kitap ya da filmleri değil, genel olarak bu kurguya ait bilgileri içerecek. Bu türdeki eserleri severek takip eden biri olarak sizlere de farklı bakış açıları kazandıracağını umarak keyifli okumalar dilerim.
Nedir?
Öncelikle “Post Apocalyptic” öbeğindeki “Post” ön ekinin “sonrası“, “Apocalypse” kelimesini ise “Kıyamet” olarak açıklamalarını yapalım. Dünyada yaşanan çok çeşitli bir yıkım senaryosunun ardından ortaya çıkan durumu işaret eden bir kurgu türüdür.
Apocalypse kelimesi her zaman kıyamet anlamına gelmemiştir. Esasen Yunanca’daki kelime anlamı Tanrının vasiyetini ortaya çıkarmak, belli etmek şeklinde yorumlanabilir.
Yine bir çok yazılı esere kaynaklık da eden, dünyanın ilk yazılı eseri olan Gılgamış Destanında da bu kurgunun var olduğunu görebilirsiniz. Bu eserde konusu geçen, dünyadaki büyük bir yıkım ile birlikte bir gemiyle dünyadaki canlıların neslinin korunmasını sağlayan Nuh Tufanı hikayesini de Kıyamet Sonrası kurgu olarak değerlendirmemiz oldukça doğru olur. Konuyla ilgili yazdığım başka bir yazıya buradan erişebilirsiniz.
Yine İncil’de bu konuya örnek teşkil edebilecek Sodom ve Gomora hikayesi bulunmaktadır.
Yakın insanlık tarihinde bu türde yazılmış ilk roman ise 1826 yılında, Mary Shelley tarfından kaleme alınan “The Last Man” eseridir. Çok kabaca, enfekte olmuş bir dünyada hayatta kalma mücadelesi veren bir grubun hikayesini işlemektedir bu roman.
Kıyamet Sonrası Türleri
İnsanlık ve dünyayı muzdarip eden felaketler üzerinden işlenen bu kurguda öne çıkan bazı konular bulunmaktadır.
- Çevresel Yıkımlar
- Doğal Afetler
- Teknolojik Yıkımlar
- Pandemi
- Dünya Dışı Saldırı
Bu konudaki eserleri de temelde kitaplar, filmler ve oyunlar olarak düşünebiliriz. Daha önce söylediğim gibi, bu türü severek takip eden biri olarak, önümüzdeki dönemde bu türdeki en sevdiğim filmler ve oyunlarla ilgili ayrıca bir yazı daha paylaşacağım.
Cosy Catastrophe
Bu türün bir alt türü olarak çeşitli eserlerde az da olsa karşımıza çıkan kurgu daha var. Türkçe’sini bulmak zor olsa da, büyük bir yıkım sonrası hayatta yalnızca kahramanımızın kaldığı, toplum baskı ve engellerinden kurtuluğu bir türdür. Bu tür için aklıma gelen ilk eser yakın tarihli bir dizi olan Last Man on Earth. IMDB sayfasına buradan erişebilirsiniz.
Filmin son kısmını dahil etmezsek I am Legend filmi, bu alt türe ait olmamasına rağmen oldukça güzel işlendiği bir Kıyamet Sonrası filmidir.
Kıyamet sonrası türünde çok sayıda oyun da bulunaktadır. Bunların başında hiç şüphesiz, 9.8’lik IMDB puanıyla Last uf Us oyunu gelmektedir. Bu oyun hem görselliği hem de hikayesiyle oldukça iyi bir Kıyamet Sonrası deneyimi yaşatmaktadır.
İlgi Artıyor mu?
Bu türe olan ilgi her geçen gün büyük bir hızla artıyor. Bu artışında 1950 yılı itibariyle gösterdiği trendi görebilirsiniz. Tabi bu grafik filmleri içeriyor yalnızca ama bu bize genel bir fikir verebilir. Burada Film izlemenin kolaylaşması, maliyetlerin düşmesi ve yaygınlaşmasının da etkisini göz ardı edemeyiz ancak ortada yine de önemli bir artış söz konusu.
Bu türe özellikle 2008 yılı ve sonrası artan ilgiyi Google arama trendlerinden görmek mümkün. Bu grafik sadece filmleri değil, “post apocalyptic” öbeğinin Google’da aratılma trendinin içeriyor.
Bu yazıda bahsetmek istediğim, bu tür hakkında genel bilgi ve artan ilgini yanı sıra, bunun kök sebepleri hakkında da fikir yürütmek. Bu türü değerlendirirken mevcut hayat koşullarımız, insan psikolojisi gibi konuları göz ardı edersek büyük bir yanılgıya düşeriz. Bu türü konuşurken benim asıl ilgimi çeken kısım hep burası olmuştur.
Neden İlgi Duyuyoruz?
İlgimizi artıran çok sayıda etken olabilir. Bunların bir kısmından, kendi yorumlarımla bahsedeceğim. Tabi ki bu sebeplerin bazıları birlikte bu nedenleri oluşturuyor olabilir ve herkese göre farklılıklar gösteriyor olabilir ama olabildiğince çok yönlü değerlendirmeye çalıştım. Bunlar haricinde, sizleri bu türe ilgi duymaya iten sebepler varsa bunları yorum veya iletişim yoluyla bana iletebilirsiniz.
1. Cehennem Başkalarıdır
Büyük düşünür Jean-Paul Sartre’ın bir sözü “Cehennem Başkalarıdır” sözünden yola çıkarak bir yorum getirmek isterim. Tabi Sartre diyince Varoluşçuluktan bahsetmezsek olmaz. Var olmanın insanların omuzlarına yüklediği ağır bir yük ve sorumluluk vardır der Sartre. Krediler, kariyer heves ve baskısı, kiralar, başka insanlara karşı olan yükümlülükler vb. omuzlarımızda duran bu yüklerden, bizlerin dışındaki bir etki ile kurtulmak kulağa büyük bir piyango gibi geliyor. Tabi bu yalnızca bazı filmlerde gördüğümüz senaryo ile kulağa iyi geliyor. “The Road” filmini izlemiş olanlar bu durumu pek de büyük ikramiye olarak değerlendirmeyecektir ama işin özüne dönersek, tüm bu sorumluluklarından kurtulmak, adeta ayağındaki pırangalardan kurtulmak özleminin insanları heyecanlandırdığını düşünüyorum.
Bu durum ve hissiyatı anlamadıysanız, Jean-Paul Sartre‘ın Bulant kitabını okumanızı tavsiye ederim.
2. Kapitalizm
Kapitalizm ve onun insanlığı getirdiği bu noktanın yarattığı bunalım ve her şeye yeniden başlama isteği. Sınıf ayrımı, umutsuzluk, nükleer patlamalar, savaşlar, yoksulluk vb. birçok durum artık insanların mevcut sistemden umudunu kesmesine sebep oldu. Gençlerin büyük kısmı gelecekle ilgili yüksek kaygı yaşıyor. Tabi bunlar olurken insandaki bilinç de git gide artıyor ve durumun mantıksızlığıyla hiç olmadığı kadar yüzleşiyor. Dolayısıyla insanların kafasında büyük bir “Reset” butonuna basma isteği ortaya çıkıyor.
Yukarıdaki Google “Post Apocalyptic” arama trendinde dikkatinizi çekebilecek bir nokta var. 2008 yılında bu ilgideki dramatik artış. 2008 yılında yaşanmış en önemli olaylara bakarsanız, Amerika’da başlayan ve dünyanı birçok bölgesine yayılan ekonomik krizi rahatça görebilirsiniz. Bu da bize gösteriyor ki -tabi bu varsayımı doğrulamak çok zor olsa da- içinde yaşadığımız düzenin bize getirdiği olumsuz etkiler bizleri bu düzenden çıkmaya itiyor. Burada şu soruyu sorabilirsiniz, “İnsanlar bu düzenin bitmesini istiyorsa başka bir düzen istesin, neden insanlığın başına felaket gelmesini bekliyor?” Bu sorunun cevabını ben değil, akademisyen ve yazar olan Christopher Schmidt daha önce vermiş.
It is easier to imagine the end of the world than it is to imagine the end of capitalism
Christopher Schmidt
Yani “dünyanın sonunu hayal etmek, kapilizmin bitişin hayal etmekten daha kolay”.
Ayrıca kapitalizmin insanları toplumculuktan bireyselcilik potasına çekmesi ve toplumsalcılıktan uzaklaşması sebebiyle bir “yalnız kalma” isteği olduğunu da söyleyebiliriz.
3. Hayal Kırıklığı
En baştan söyleyeyim, buna pek şans vermiyorum ama yine de bir ihtimal. Bildiğiniz gibi eski bilim-kurgu filmlerinin neredeyse hepsinde, şu an içinde yaşadığımız yılları, şu an olduğumuz şeklinden çok çok daha ileride, çok daha medeni olarak gösterildi. Ancak gördüğümüz üzre sonuç böyle değil. Bu durumun yarttığı hayal kırıklığının kaynaklı olabilir mi?
4. Doğaya Dönme Arzumuz
İnsanlık tarihine baktığımızda, ki bu tarih çok kabaca 80.000-90.000 yıl öncelerine kadar dayanıyor, hep doğa içerisinde, onunla bütünleşik olarak yaşadık. Ancak 1700’lerdeki sanayi devrimi ile birlikte köylerden şehirlere göçler sonrası şu anki medeniyetimizin temellerini attık ve gitgide doğadan uzaklaşmaya başladık. Özellikle son on yıllarımızı düşünürsek, insanlık olarak doğadan hiç bu kadar uzak olmamıştık. Doğadan en uzak yaşadığımız 100 yıl diye düşünelim, bir de doğayla iç içe, onun bir parçası olarak yaşadığımız 90.000 yılı düşünelim. Devede kulak bile olamıyor. Yani biz bu düzene adapte olduk ama içselleştiremedik. Bunun bizlerde yarattığı karmaşa ve doğaya tekrar dönme ve bütünleşme isteği bizim Kıyamet Sonrası kurguya duyduğumuz ilgili açıklıyor olabilir.
5. Kıyameti Bekleyenler
Bir başka bakış açısı da şu; insanlık olarak her şeyden korkuyor ve en kötü senaryolara karşı hazırlıklı olma ihtiyacı duyuyoruz. Yani olabilecek en kötü durumlarda bile hazırlıklı olarak bu felaketleri atlatabilmek adına, içgüdüsel olarak bu konulara kafa yoruyor ve bu kurguya ilgi duyuyor olabiliriz.
6. Hepsi Yalan
Ya da son olarak şu ana kadar saydığımız her şey bir yalan ve yanılsamadan ibaret. Yine bir başka şekilde insanların kafasına ve bilinçaltına bir felaket ve yok oluş senaryosu sokuluyor olabilir. Bu biraz komplo teorisi tadında bir inanış olsa da insanların yönlendirilmesi ve bir şeylere hazırlanması konusunda pek şaşırmayız. Her gün binlerce kez maruz kaldığımız reklamlar, inandırıldığımız haberlerle yönlendiriliyoruz. Bu açıdan bakınca pek de şaşırtıcı olmayacaktır.
Sonuç
Kıyamet Sonrası kurgu türü hakkında bilgiler ve bu türe neden ilgili duyulduğuyla ilgili 6 farklı başlıktan bahsettim. Özünde iyi olmayan, felaket içeren bir senaryo olmasına rağmen özellikle son maddede bahsettiğim üzere, insanların bir şeylere hazırlıklı olmak için en kötüyü beklemesi durumundan dolayı, bu türe olan ilgiyi olumlu olarak değerlendiriyorum.
Konuyla ilgili filmler ve oyunlarla ilgili daha detaylı yazılarımda görüşmek üzere.
BONUS:
1. Kıyamet Saati (Doomsday Clock)
1947 yılında, Chicago Üniversitesi, Bulletin of the Atomic Scientists dergisinin yönetici kadrosu tarafından oluşturulan sembolik bir Kıyamet saat kadranıdır. Gece yarısına birkaç dakika kala olarak ayarlanan bu kadranda gece yarısı kıyameti sembolize ederken kalan dakikalarımız ise insanlık olarak yaptığımız ve bizi kıyamete götüren o yolun metaforik anlatımını içerir. Bu konudaki detay bilgiye buradan erişebilirsiniz.
2. Hayatta Kalma Okulu
Bu türdeki eserleri okumak, izlemek ve oynamak bana yeterli gelmiyor, ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum, olası bir kıyamet senaryosunda her şeye hazırlıklı olmalıyım diyorsanız müjde. Türkiye’de bu konuda eğitim ve uygulama yaptıran bazı kurslar var. Aşağıda bunlardan bazılarının bağlantı adreslerini bırakıyorum.
https://www.hayattakalmaokulu.com/http://www.pusuladogasporlari.com/hayatta-kalma-okulu.html